Önceki gün çok ilginç bir gündemle karşımıza çıktılar: Dünyanın halen yaşadığı çilekeşliği, kokuşmuşluğu, bitmek tükenmek bilmeyen soykırımları, siyasi entrikaları, silah ticareti uğruna çıkartılan savaşları, adrese teslim füzeleri, doğa katliamını ,süper güç olma hevesiyle dünyayı karıştıran liderlerin iğrençliklerini, tanık olduğumuz bu kirli tabloyu konuştular.
Sonra birden, ne olduğunu ilk başta anlayamadığım ama benim çok yakından tanıdığım uğultulu ve sert bir dansın sesi kulaklarımı deldi adeta. Yaklaşık 20 saniye sonra, çok sevdiğim sunucu, Yeni Zelanda yerlileri Maoriler’in savaş dansı Haka’yı tanıttı. Ve ben birden yıllar öncesine savruldum.
Sevgili yönetmen Peter Jackson’ın Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin son filmi Kralın Dönüşü galası için başkent Wellington’a ismen davet edilmiştim. 26 saatlik bir yolculuğun ardından, ayağımızın tozuyla biz gazetecileri resmi açılış resepsiyonuna götürmüşlerdi. Görkemli salonda bizi Maorili dansçılar karşıladı ve birden dillerini çıkararak, naralar atarak üzerimize adeta saldırarak, ürkütücü performanslarını sergilediler. Yüz ifadeleri korkunçtu. Zaten jet lagın etkisinden başımız dönüyorken, neye uğradığımızı şaşırdık. İşte Haka dansçılarıyla böyle tanışmış oldum. Sunulan soğuk bir kadeh içecek sayesinde kendimize gelebildik.
Geceye, o dönemde sonradan sevgi ve saygıyla dost olduğumuz Başbakan Helen Clark ta katıldı. Dikkatimi çeken, kadın siyasetçinin konuşmasına İngilizce yerine, Maori diliyle başlamasıydı.
Ertesi gün, Başbakanlık konutunda beni kabul ettiğinde Anzaklar’dan, Gelibolu’dan, Çanakkale Savaşı’ndan söz ettik. Ardından neden konuşmasına Maorice başladığını sordum. Yanıtı çok netti:
“Çünkü burada biz onların misafiriyiz. Bu topraklar zamanında onlara aitti.”
Bu samimi sözler bana yeterli geldi.
Şimdi tekrar dönelim… Dünyanın içinde bulunduğu bugünkü nefret ortamına karşı bir ilaç olarak gösterilen Haka dansına.
Doğa her geçen gün insan eliyle yok ediliyor. Koca bir gezegen kurban ediliyor. Dünya yoruldu, insanlığından uzaklaştı.
Ve biz tüm olan bitene tanık oluyoruz. Kimi zaman çaresizce izliyoruz ,kimi zaman öfkemizi haykıracak bir yol arıyoruz .İşte bu noktada bir ortak protesto diline ihtiyaç doğuyor.. Evrensel, kültürler üstü, yürekten gelen Bir ÇIĞLIK. Neden bu HAKA dansı olmasın.
Bu bir dans değil, bir meydan okuma ,bir haykırış, bir duruş.. Haka’nın küresel bir protesto dansı haline gelmesi, insanların aynı anda duygularını, bedensel dille haykırması, inanılmaz bir farkındalık yaratmaz mıydı?
Savaşa, doğa katliamına, yozlaşmaya karşı bedenimizle konuşmak, bedenimizle protesto etmek.. Büyük bir haykırış ve başkaldırı olurdu.
Dil farklı, kültür farklı olabilir ama ÖFKE aynı, ACI aynı, UMUT aynı ..
Dünyanın her yerinde birleşmiş bir çığlık.
Hayal edin! Rio’dan Tokyo’ya, Nairobi’den Paris’e kadar herkes aynı dansla haykırıyor ve
‘YETER’ diyor.
Ben diyorum ki, bu çağın acısı ortaksa, direnişi de ortak olmalı..
İşte size HAKA dansının sözleri ve anlamı:
ka mata:
ka mate! ka mate! ka ora! ka ora!
tenei te tangata puhuru huru
nana nei i tiki mai
whakawhiti te ra
a upa … ne! ka upa … ne!
a upane kaupane whiti te ra!
hi !!!
lider: ka mate, ka mate (ölecegiz, öleceğiz)
grup: ka ora, ka ora (yaşayacağız, yaşayacağız)
lider: ka mate, ka mate (öleceğiz, öleceğiz)
grup: ka ora, ka ora (yaşayacağız, yaşayacağız)
hep beraber: tenei ta tangata, pu’ru hu ru (işte adam bu, cok kıllı)
na’a nei tiki, mai whaka-whiti te ra (gidip gelip, güneşi parlatan o)
hupane (yukarı adım at)
ka-upane a hupane (bir daha yukarı adım at)
ka-upane (bir daha)
whiti te ra (günes parlasın)
Bu dillere destan Yeni Zelanda’nın Ulusal Ragbi takımının sırf sahada rakiplerini korkutmak için maç öncesi yaptıkları efsane dans.
Bence HAKA dansı dünyanın dört bir yanında ADALETİN SESİ olabilir.
.